SARDALYE SOKAĞI
- Beyzanur Odacı Cantürk
- 10 Ağu 2021
- 3 dakikada okunur
J. Steinbeck’ten okuduğum ikinci kitaptı Sardalye Sokağı. Diğeri ise yine kült eserlerinden biri olan Fareler ve İnsanlar’dı. İki kitapta da benim için en vurucu kısımlar ölümle ilgili olanlardı. Daha en başta görece zengin bir bakkala gelen Horace belki de içinde bulunduğu durumun tek çözüm yolu olarak intiharı görmüştü. Bu kişi çocuklarının istediği tek bir naneli sakızı dahi alamayacak durumdadır ve maddi olarak elinde tek şey olan dükkânını bakkala borçlarını ödemek için verip yine o dükkânda kendini öldürüyordu. Evet, çocukları için bir süre yiyecek almak kolaylaşmıştı ancak tek yolu bu muydu? İnsan yaşamı böylece vazgeçilebilecek bir şey midir? Bu yaşantı bana uzak değildi aslında. Bundan birkaç sene evvel daha önce hiç görmediğim uzak bir akrabamızın yaşamını kazanamayacak bir hale gelmiş ve olanca borcunu geride bırakarak kendisini asmış olduğunu öğrendim. Bunu duyduğum gün hissettiğim şeyleri unutamam. Bunca insan bir başkasının bu halini nasıl görmez? Nasıl başka bir yolu olmaz? Evet, bu karar bir süreç ve belki biraz da yatkınlıkla alakalı ancak insan haklarının temelinde de kişilerin olanaklarını hayata geçirebileceği yaşam koşulları içerisinde olması gerekliliği yok mudur? Eserin devamında buz kıracağını kalbine saplayarak intihar eden bir bekçinin hikâyesi geliyor. O ise yaşama devam edebilmek için bir tutacak arar halde gibiydi sanki. Eser bu anlamda çok çarpıcıydı benim için. Her şey öylesine sıradan anlatılmıştı ki. Kişi hayatını doğru bir biçimde anlamlandırsa ve belki sonunda yine intiharı seçse ne diyebilirdik? Bir insanın en temel tutacağı ona verilmiş yaşamı değil midir? Albert Camus’nün Sisifos Söyleni’sinde hiç aklımdan çıkmayan ilk cümlesi şöyleydi: “Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır, intihar.” Camus saçmanın karşında yaşanarak durulması gerektiğini söyler. O dağa, taşı düşeceğini bilerek taşır Sisifos. Öylece bir tebessümü vardır ki asıl olanın o taşı çıkarmak olduğunu hissettirir.
Eserin ilerleyen kısımlarında sokağın ayak takımı denebilecek kişiler için bir güzelleme yapılıyor. Herkesin ilgiyle izledikleri bir törene dönüp bakmazlar bile bu kişiler. Çünkü vakit harcamaya gerek yoktur. Evet, Theaitetos diyaloğunda Sokrates belirtir; filozofu başkasından ayıran şey hayrettir. Felsefenin başlangıcı da budur. Ancak modern insanın hayret duyması gereken şeyler belirlenmiş gibidir. Hâlbuki nefes almak dahi büyülü bir şey değil midir? Sofie’nin Dünyası’nda diyor ya; “Tam şu anda yaşıyor olması ne kadar garipti. Yalnız bir defa yaşayacak ve yaşama bir daha hiç geri dönmeyecek olması da öyle.” İşte tam da bu! Hayretle bakabileceğimiz onca şey varken evrende ve insanda, bizler gündelik yaşamda belki durup gökyüzüne bile bakmıyoruz. Yaşamı okumuyoruz. Modern insanın taşıdığı boşluk belki de biraz da bu durumdan kaynaklanır.
Ustalıkla yapılmış büyük eleştiriler var metinde. Üzerine derinlemesine düşünülecek kısımlar bunlar. Bu anlamda çok doyurucu bir okuma oldu benim için. Yer yer bir masal okuyor gibi de hissediyorsunuz. Bir okuyucu olarak sizi dünyasına alıyor ve öylece akıyor. Zorlama olmaksızın sorgulamaya iten bir metin. Bu noktada son olarak yine modern insana yapılmış bir eleştiriyi örnek olarak vermek istiyorum. İnsanlarda hayranlık uyandıran niteliklerin dürüstlük, duygudaşlık, açık kalplilik gibi şeyler olduğu ancak yine bunların sistemde arıza yaratanlar olduğu söyleniyor. Hâlbuki kurnazlık, hırs ve açgözlülük gibi özellikler ise başarının anahtarı olmuş durumda. Ne yazık. Kimi insanların ağzından iyi olmanın üzülmeyi getireceği gibi birçok cümle duyabiliriz gündelik hayatta. Bu cümleler nasıl da kolayca dökülüyor ağızlardan. İnsanın değeri hiç düşünmeden harcanıyor. Yine de umut etmek istiyorum. Kant’ın dediği gibi aklımızın kullanımını devralabillirsek, Nietzsche’nin bizlere öğrettiği gibi putları yıkabilirsek neden olmasın? Belki öyle az bir kısım olacak ki buna niyetlenen ama yine de olacak. Okuduğu bir eserin çarpıcılığı ile eli kaleme gidecek, gökyüzüne ne zaman baksa yüreği genişleyecek, halis sanat karşısında kendini bırakacak insanlar olacak. Edebiyatla, felsefe ile donanacak bu kişiler. İnsanı, değerini ve değerlerini bilecek. Ona göre eyleyecek. Eser, her daim kitaplığımın özel kitaplarından biri olacak.
Comments